YENİ NESİL ÖĞRENCİ; DİJİTAL YERLİLER

yeni nesil öğrenci,21.yüzyıl gerçekleri
Dijital yerliler, “Binyılın öğrencileri, internet nesli, oyun nesli, yeni nesil, siber çocuklar, zaplayan insan, çekirge zihin” (Pedro, 2006’dan akt.: Şahin, 2009: 156) gibi farklı isimlerle de nitelendirilmektedirler. Hangisini tercih edeceğimiz bize bağlı ancak kesin olan bir şey var; onlar çok farklılar.

Dijital yerliler kavramı ilk kez Marc Prensky tarafından 2001 yılında dile getirilmiş. Söylediği zamandan adeta bugünleri görerek yeni neslin özelliklerini belirtmiş. Dijital yerliler olarak tanımlanabilecek yeni nesil öğrencilerimiz, küçük yaşlarında hatta belki de anne karnında tanıdılar iletişim teknolojilerini. İnternetin dijital dili onların ana dili denilebilir. Bilgisayar oyunları, sosyal medya siteleri, videolar, görseller gibi kavramlar da bu dilin sözcükleri. Kimi kaynakların 1980, kimilerinin 1985 yılı sonrası diye belirttiği yıllardan sonra doğmuşlar. İki türlü de değişmeyen şey dijital yerlilerin şu anda bizlerin öğrencileri olduğu gerçeği. 

Kabul edelim ki yeni nesil öğrencilerimiz dijital yerli kavramının hakkını tamamen veriyorlar. Özellikleri açısından incelendiklerinde sizlerin de koşulsuz kabul edeceği gerçekleri görebiliriz. İnterneti üst düzeyde kullanma becerileri, anne karnında tanıştıkları teknolojiden dolayıdır. Günümüzde çevrim içi sosyal ağları kullanmayan ya da henüz tanışmamış yeni nesil bir öğrenci yoktur. Facebook, twitter, instagram, youtube, pinterest ve daha nicelerinde belki birden fazla hesapla karşımıza çıkarlar. Hiç tanımadıkları insanlarla konuşmak, tartışmak, bilgi alış verişinde bulunmak bizler için üzerine düşünülecek bir konuyken onların hayatların bir parçası halindedir. Neredeyse tüm işlerini internetin sayısız avantajını kullanarak yaparlar. Onlar için ansiklopedi karıştırmak, kitapların içerisinden bir kavram aramak, gazeteleri karıştırıp köşe yazısı okumak cazip değildir. Bilgiye en kısa süre içerisinde ulaşmak isterler. Bir konuya uzun süre odaklanamamaları, hayatlarının hiç bir evresinde beklemeye tahammüllerinin olmaması tamamen dijital yerlilikleri ile ilgilidir. İşlerini sıraya koymak, öncelik belirleyerek hedeflerine ulaşmak akıllarına bile gelmez. Onlar aynı anda birden çok iş yapmaya programlıdır. Televizyon karşısında ders çalışmak, müzik dinleyerek sınavlarına hazırlanmak onlar için doğal, bizler için zor kabul edilen davranış biçimleridir. Bir araştırma yazısı veya makale okumalarına bir şekilde ikna etseniz dahi, muhtemelen kapsül halinde rastgele bir okuma gerçekleştireceklerdir. Onlar uzun metinler yerine görsel ve hatta hareketli ögeleri tercih ederler. 7/24 internet bağlantısına sahip olarak yaşarlar. Eğlence, hayatlarının en merkezini kaplamış, evde, okulda, tatilde, arkadaşları arasında, bir kavramı değerlendirirken, insanları zihinlerine yerleştirirken hep bu öncülle hareket etme eğilimindedirler. Telefonlarını alırken bile öncelikli amaç içerisinde mümkün olduğunca fazla özelliklere sahip olmasıdır. Cihazlarını internette dolaşmak, sosyal ağları kullanmak, video izlemek, müzik dinlemek, oyun oynamak amacıyla kullanırlar. En ciddi konularda bile kendinizi onlarla oyun oynarken bulabilirsiniz. Durağan bir öğrenme onlar için imkansız bir durum halini alır, keşfederek öğrenme isteklerini sürekli duyarsınız.

Peki bu kadar şeyi yapabilen bu yeni nesil öğrenciler hayatın hangi alanlarında yetersiz kalırlar. Aslında yukarıdaki bölümün içerisinden yapacağımız yorumlar, öğrencilerimizin neyi ne kadar yapmadıklarını da ortaya koyacaktır. Acele etmenin onları hataya götüreceği gayet açıktır, ama anlatamazsınız. Çünkü sizi dinlerken bir an önce bitsin ön koşuluyla dinlerler. Sabırsız olmaları ve beklemeyi bilmemeleri tahammül sınırlarımızı zorlayan farklı davranış türlerine dönüşebilir. Bilgi kaynağı olarak interneti seçmeleri, her türlü konuda sayısız bilgi yanlışlarının olmasına sebep olur. Yine makale veya kitap okuma sınırlılıklarını göz önüne alırsak hemen hemen her bildikleri malumattan öteye gidemez durumdadır. Konulara yatay bakış açıları aynı zamanda herhangi bir konuda derinlemesine bilgi sahibi olmalarını engeller. Sosyal medya üzerinde yaşadıkları hayatları, onlara yüz yüze iletişim becerileri kazandırmadığı için kendilerini ifade etme, empati kurma becerileri, duygusal düşünme yetileri son derece zayıftır. Tanımadıkları insanlarla iletişim kurmalarının sosyal yönden kazandırdıklarını görmezden gelmiyorum; ancak karşı taraftaki iyi-kötü tüm özellikleri süzgeçten geçirmeden benimsemeleri de söz konusudur. 

Kabul etmeliyiz ki teknolojinin içerisinde yaşayan yeni nesil için Dijital Zorbalık başta olmak üzere yeni ve birçok problem de yadsınamaz büyüklükte karşımıza çıkar. Dijital zorbalık, genellikle, bir çocuğun veya ergenin, başka bir çocuk veya ergen tarafından iletişim teknolojileri kullanılarak tehdit edilmesi, aşağılanması, utandırılması, taciz edilmesi veya işkence edilmesi olarak kabul edilmektedir.

BİLGİ TOPLUMU ÇAĞINDA DİJİTAL YERLİLER, GÖÇMENLER ve MELEZLER-Burak KARABULUT-2015 makalesinde yer alan; dijital yerlilerin çeşitli becerileri oluşturmaları ve aşağıda verilen özelliklere kavuşmaları sağlanabilir. 
  • Çevrim-içi öğrenme teknolojilerini düzgün bir şekilde kullanabilen,
  • Öğrenmeye ihtiyaç duyan,
  • Etkileşim ve işbirlikli öğrenmeyi anlayan ve değerini bilen,
  • Sosyal etkileşime yatkın olan,
  • İçsel kontrole sahip olan,
  • Güçlü bir akademik öz-benlik kavramına sahip olan kendini bilen ve tanıyan,
  • Kendi öğrenme sürecini bağımsız idare edebilme deneyimine ya da bunun için gerekli becerilere sahip olan,
  • Sosyal öğrenme ile birbirlerini gözlemleyerek öğrenebilen ve sözel yeteneğe sahip olan,
  • Bireysel değerlendirme ve grup değerlendirmesi yapabilme yeteneğine sahip olan,
  • Eleştirel düşünebilen ve karar verebilen bireyler yeni nesil öğrencilerimizde muhakkak olması gereken başlıklar olarak karşımıza çıkar.
Öğrencilerimizi ya da çocuklarımızı temelsiz bir dijital yerlilik tanımından ziyade dijital bilge haline getirmeli, onları neyi neden yaptıkları konusunda bilinçlendirmeli, sosyal ağlarda yaşanan hayatın dışında da bir hayatın olduğunu benimsetmeli, güvenilir farklı bilgi kaynaklarının varlığını, derinlemesine bilgi araştırmasının daha faydalı olduğunu anlatmalıyız. 

Bizler yeni nesil öğrencilerimizin farklı olduğunu kabul etmeli, aynı zamanda eğitim-öğretim yöntemlerimizi belki onlara göre yeniden yapılandırmalıyız. Belki de yeni nesil öğrencilerimizin yeni nesil bilge öğretmenleri olabilmenin yollarını aramalıyız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÖNETİMDE DÖRT TEMEL UNSUR