Hakkımda

1989 Konya doğumluyum. 2012 yılı Necmettin Erbakan Üniversitesi Fen Bilimleri Öğretmenliği mezunuyum. Özel bir okulda yöneticilik yapıyorum. Evliyim ve bir çocuğum var. Buraya kadar yazdığım şeyler genel bir "Ben" portresi çizmek için verilen bir cevaptan öteye gitmeyecek sığlıkta ifadeler. Yoksa hangimiz kendisini bir çırpıda tanıtabilir ki karşısındakine. Ya da hangimiz bir çırpıda tanıyabilir karşısındakini. 


Aslında kendi tanımını yapamayan bir insan olarak devam ediyorum hayatıma. Evet şurada doğdum, şurada okudum, şu işi yapıyorum ama aslında "Ben Kimim ki?".

Mesela ailemin en büyük çocuğuyum. Bu durum kendi iç dünyamda büyüyerek geliyor üzerime. Kolay bir sorumluluk değil ha bu. Dile kolay babamdan sonra ben varım. Annemin bakışını yere düşürmemek de bana ait, kardeşlerimin hayatla ilgili yaşayacakları problemlere cevap aramak da bana ait. Aile içinde "Hadi Mehmet sen söyle bu konudaki fikrini" denildiği zaman öyle hikmetli bir yerde durarak meselenin tüm detaylarını düşünüp öyle hakikatli bir yorum yapmam gerek:) Şaka bir tarafa da ailenin en büyüğü olanlar beni anlayacaktır. Bu konu beni hem sürekli korkutmuştur hem de her zaman hazır tutmuştur. 

Evli ve bir çocuk babası olduğumu en başta söylemiştim. Bu durum da hiç kolay değildir, bilen bilir. Evli olmanın da, baba olmanın da beni ben yapan bir çok yönü var. Ailemde babamdan sonra ben varım dedim ama kendi evimde eşimin de yüksek müsadeleriyle ilk sırada ben varım. Bu ilk sıra meselesini kadın erkek bağlamında söylemiyorum. Ne bloğun yorum kısmında, ne de bizim evin içinde herhangi bir sıralama tartışması başlatmak değil amacım. Ben bu durumun kim olduğumu ne kadar belirlediği tarafındayım. Hayatın evime soracağı sorular karşısında önce benim bir cevabımın olması gerekir. Bu da aslında zihnimde sürekli alternatifler üretmeme, tedbirler almama, yorumlar yapmama, fikir üretmeme ve tüm bunları yaparken sürekli öğrenmeme olanak sağlamakta.

Öğretmenlik konusunu da biraz açmakta fayda var. Öğretmenlik tanımı şimdilik benim için bir ünvan. Yoksa ÖĞRETMENLİK dediğin şey öyle dört yıllık bir fakülte bitirmekle falan içi dolan bir mesele değil. Eminim sizler de ilkokul öğretmeninizi getirdiniz hemen gözünüzün önüne. Çünkü öyle değerli ki öğretmenlik bizim için; anne-baba yanılır ama öğretmen yanılmaz, o her ayağımız takıldığında ellerimizden tutup kaldırandır bizi. Ben hatırlarım ki öğretmenimin sevgisini kıskanırdım, sınıfta en çok beni sevsin isterdim. Ödevlerimi bile çoğu zaman sorumluluk bilincimden daha çok öğretmenimin bana gülümseyerek defterime AFERİN! dediği anı yaşamak için yapardım. Ben de öğretmen olarak öğrencilerimin sevgisine talibim. Yoksa konuları anlatmak, soruları çözmek, nöbetçi olup öğrenci ziliyle beraber bir hışımla çocukları içeri katmak sadece öğretmenliğin meslek tanımı. Hele benim gibi üzerine bir de idareciyseniz, o zaman ÖĞRETMEN olmanın ne olduğunu kendinize sürekli hatırlatmanız gerekebilir.

Aslında uzun uzun hayatın bana yüklediği görevler üzerine konuşup beni ben yapan hayatın kurgularının ne olduğunu düşünmek yerine; biraz da kim olduğumu, neyi ne kadar anlayıp karşı tarafa ne kadar anlatabildiğimi anlayabilmek için başlıyorum yazmaya.

Bu blogda bazen kendimin bana anlattıklarını dinleyerek bir şeyler yazacağım, bazen gündemden derlemeler yapacağım, bazen kavramlar üzerine teknik incelemeler yapmaya çalışacağım. Burası para kazanma, en çok hangi konuları okurlar, reklam almaya ne zaman başlarım kaygılarıyla oluşturulmuş bir blog olmayacak.

Kendi HAKKIMDA, Hayat HAKKINDA, benim-senin- bizim HAKKIMIZDA denemelerden oluşan bir mecra oluşturma gayretindeyim.

Gayret bizden, Tevfik Allah'tan..
Mehmet Toktaş



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YÖNETİMDE DÖRT TEMEL UNSUR

SWOT-GZFT ANALİZİ